Sosyal ağlar ve paylaşım siteleri
Sosyal ağlar son yıllara damgasını vuran paylaşım ortamları olarak olarak öne çıkıyor. Bu konuda birbirinden değişik araştırmalar yapıyor ve önemli bir oranda bilgi biriktirdiklerini ve bu bilgilerin de artık istastiki olarak değerlendirildiğini söyleyebiliriz. Son yapılan araştırmalara göre haftada en az 24 saatini sosyal ağlarda geçirenler ‘bağımlı ’ olarak kabul ediliyorlar.
Bilgisayar başında saatlerce oturarak, hatta artık gelişmiş telefonlar vasıtasıyla internete bağlanarak sosyal ağlarda bilgi paylaşmak ‘sosyalleşme ’ olarak tanımlanıyor. Bu tip sosyalleşmenin bir diğer adı ‘sosyal bildirim bağımlılığı ’ olarak gösteriliyor.
Görünüşte bilgi paylaşımı ve sosyalleşme olarak tanımlanan bu eylemlerle kişiler aslında bir anlamda ‘asosyal ’ bir duruma düşüyorlar. Sosyal ağlarda kısa yoldan ulaşılan bilgi, kişiler tarafından yine bir iki tuşa basarak kısa yoldan başka kişilerle paylaşılmış oluyor.
Bu şekilde sanal ortamlardaki bilgi paylaşımlarına daha çok zaman ayırmak isteyen kişiler gerçek sosyal ortamlardan ve kişilerden uzaklaşabiliyorlar. Son derece hızlı ve yoğun olarak paylaşılan hemen hemen her tür bilgi beynin sosyalleşmeye ayırdığı zamandan ve doyumdan çalıyor. Gerçek anlamdaki kişilerle yakın ilişkilerden uzaklaşmaya yol açabiliyor.
Örneğin gün içinde kendi aile bireyleriyle bile kısıtlı sürelerde, sınırlı ifadelerle konuşmalar yapılırken, sosyal ağlar vasıtasıyla yüzlerce hatta binlerce kişiye aynı anda ulaşıyor olmanın ve onlardan gelecek bilgilerin hazzına odaklanılıyor.
Sosyal paylaşım ağlarında her yaştan, her meslekten ve her kişilikten insan bulunuyor. Birçok insan aslında bir tür aidiyet duygusunun arayışı içinde bu sitelerde yer alıyor. Bazı insanlara son derece sapkın gelebilecek eğilimler dahi önemli sayıda insan tarafından kabul görüyor, kanıksanıyor, yandaş bulabiliyor.
Bilgi paylaşımı nedir?
Sosyal ağlarda bilgi paylaşımı bir süre sonra ‘kişisel imaj kazanımı ’ olarak yön değiştiriyor. Kişiler olmak istedikleri ruh haline ya da karakter özelliklerine uygun paylaşımlarda bulunmaya başlıyorlar.Biliyoruz ki sosyal paylaşım ağlarının kendine has modası ya da akışı var.
Bu akış içinde en beğenilen kişi ya da en moda olan neyse bütün ilgi oraya yöneliyor. Takip edenler için de bu ilgi merkezi taklit edilmesi ya da birebir fashion alınması gereken bir kaynak olarak görülüyor. Standard hayatında asla bu ilgiyi veya itibarı hak etmeyen kişilerin gereksiz imaj kazandıklarını görmek onu izleyen kişiler açısından son derece yanlış yönelimler doğurabiliyor.
Sosyal ağlarda bazen kontrol elden kaçırıp, son derece özel bilgiler de paylaşılıyor; örneğin kişinin ailesine, aile bireylerine ait fotoğraflar, yaşadıkları mekânlar, gidilen yerler, iş bilgileri gibi oldukça önemli ve özel bilgilerin paylaşılıyor olması aslında ciddi tehlikeler de içeriyor. Zira bu bilgiler silinse de kaybolmuyor, büyük bir veri bankasında depolanıyor. Yakın gelecekte nasıl karşımıza çıkacağını bu günden bilemiyoruz.
Tüm bunların dışında özellikle aileleri tehdit eden tarafı, ilişkileri bozmasıdır.
Eşlerin birlikte zaman geçirmekten çok, bilgisayar başında ve bu tür paylaşım sitelerinde dolaşmaları, kendilerine yeni arkadaşlıklar edinmeleri var olan ilişkinin yıpranmasına ve bazen başka arayışlara yönelmelerine neden olabiliyor.
Hatta bu yönde aldatma vakaları nedeniyle biten birçok evliliğin olduğunu, son derece olumsuz olaylarla basına yansıyan haberlerden de görmek mümkün.
Ayrıca zarar vermek amacıyla birilerine ulaşmak isteyen insanlar da sosyal paylaşım ağlarını kullanıyorlar. Kan davası güden, ya da kendisine zarar verdiğini iddia ettiği insanı arayanlar öncelikle bu tip sitelerden ulaşabiliyorlar.
Kişilerin ne zaman nerede, ne yaptıklarına dair bilgileri ya o insanın ya da arkadaşlarının profilinden görüp öğrenebiliyorlar.
Sosyal paylaşım siteleriyle çocukların doğru zamanda tanışması önemlidir. Sosyal ağlarda aktif olmak çocuklarda bazı özelliklerin gelişmesine ve zayıflamasına yol açabilir. Bu konuda bilinmesi gerekenlerden biri ise, çocukların ilkokula başlama yaşı gelmeden internetle tanışmamasıdır.
Ancak son zamanlarda henüz okula başlamamış, okuma yazmayı öğrenmemiş çocukların internette gezindiklerini ve sanal oyunlara yöneldiklerini görüyoruz. Okul çağından önce internetle ve bilgisayarla iç içe olan çocuklar internetin eğitici yönünü değil, eğlence ve oyun kısmını tanıyacaktır.
Oysa bir çocuğun ilkokul yaşı gelene kadar dürtü kontrol gelişimini tamamlamış olması gerekir. İsteklerini ertelemeyi, beklemeyi, başkalarının da olduğu bilincine uygun hareket etmeyi öğrenmesi gerekir ki bu da yaklaşık 7 yaşına kadar devam eden bir süreç. Bu düzeye gelmemiş bir çocuk için web inanılmaz büyük tehlikeler yaratır. Son derece masumane meraklarla uygun olmayan sitelere girip, uygunsuz eylemlerle muhatap olabilirler.
Çocuğa yönelik suç şebekelerinin ağlarına düşürdükleri çocukları sosyal paylaşım siteleri ve internet üzerinden bulduklarını biliyoruz. Öncelikle bu durum çocukları ciddi tehlikelere açık hale getiriyor. Sosyal ağlarla çok erken tanışan çocuklar, sadece bir ekran ve bir klavye aracılığıyla dünyanın pek çok yerinden yaşları kendisinden çok büyük insanlarla iletişim kurabiliyor ve hatta çocuklar karşılarındaki kişinin bir yetişkin olduğunu bilmiyorlar. Buna ek olarak çocuklar yine olanca saflıklarıyla aileleriyle ilgili önemli bilgileri de paylaşarak büyük tehlikelere yol açıyorlar.
Sosyal ağlarla erken yaşta tanışan çocuklar hem psikolojik hem de fiziksel anlamda bazı gelişim gerilikleri gösterebiliyorlar. Öncelikle koşup oynayacağı, enerjisini harcaması gereken zamanları bilgisayar başında geçirmek, hareketsiz kalmak var olan enerjilerini harcayamadıkları için ya aşırı bir hareketliliğe yol açıyor ya da çocuklar daha az hareket eden, sessiz, içe kapalı ve durgun çocuklar oluyorlar.
Özellikle çocuk ve gençler olmak üzere herkesin sosyal medyayı paylaşırken dikkat etmesi gereken bazı noktalar var. Peki nelerdir dersek;
Çocukların erken yaşlarda internetle ve bilgisayarla tanışması engellenmelidir. Bu konuda en önemli faktör anne baba tutumlarıdır.
Anne babalar çocuklarıyla geçirdikleri süreye ve bu sürede neler yapacaklarına baştan çok doğru karar vermeliler. Örneğin tüm ailenin birlikte olduğu akşam saatlerinde çocuklarla mümkün olduğunca birlikte zaman geçirmek, onları dinlemek önemlidir. Birlikte yapılacak eğlenceli aktiviteler, oyunlar hem çocukları çok mutlu edecek, hem de bir aile olarak çocukları psikolojik olarak gözlemleme fırsatı verecektir.
Kimlerle görüşüyor, arkadaşı kimler, okul ve öğretmen ilişkileri nasıl, okul başarısı nasıl, hedefleri, planları nedir, ilgisi ve eğilimi ne yönde gibi sorularımızın karşılığını çocuklarla birlikte olabildiğince çok zaman geçirerek öğrenmek mümkün.
Çocukların ve gençlerin çok hızlı büyüdüklerini, onların sürekli olarak değişen ve gelişen varlıklar olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu hızlı değişim ve gelişim içinde çocuklarımızı yeterince tanıma fırsatı bulduğumuzu söyleyemeyiz. O nedenle bilgisayar başında daha az geçirilen zamanlar, birlikte daha çok geçirilen zamanlar olarak düşünülmelidir.
Gençler açısından durum biraz daha farklı, onları sosyal ağlardan uzak tutmak neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Buna rağmen çocuklar internetle ilk tanıştıklarında anne ve babalarıyla kurdukları doğru iletişim sayesinde nasıl bir kullanıcı olacakları konusunda bilinçlendirilirse, olası pek çok tehlikeden uzak, kalabilirler.
Tanımadıkları insanlarla iletişime geçmemeleri konusunda bilgilendirilmeleri önemlidir. Kaldı ki günümüzde tanıdığımızı sandığımız kişiler bile possibility olabilirken, bazıları da sahte profiller olabiliyor. Sonuç olarak web ve sosyal ağlar vasıtasıyla tanıdığımız her insan yanlış insan olabilir, her bilgi yanlış bilgi olabilir. Bu durumu gençlere ve çocuklara çok iyi anlatmak zorundayız. Dolayısıyla burada en önemli görev anne babalara düşüyor.
Genel olarak sosyal paylaşım sitelerinin olumsuz özellikleri ve sonuçlarına ilişkin açıklamalar yapılıyor. Bununla birlikte sosyal paylaşım sitelerinin bazı olumlu etkilerinden de söz etmek mümkün.
Sosyal paylaşım ağlarının zararları olduğu gibi yararları da olduğu bir gerçek. Buradaki en önemli nokta ne amaçla ve nasıl kullanıldığıdır.
Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırma gençler üzerindeki olumlu etkilerini açıklaması bakımından önemli ipuçları sunuyor. Araştırma sonuçlarına göre sosyal ağlarda yer alan gençler, bu yolla kendilerini daha kolay ifade edebildiklerini, olaylara bakış açılarının değiştiğini ve zenginleştiğini, kişilik gelişimlerini desteklediğini, özgüvenlerinin ve iletişim becerilerinin arttığını, streslerinin azaldığını, sosyal ilişkilerinin geliştiğini, istedikleri bilgiye çok hızlı ve kısa yoldan ulaşabildiklerini ifade etmişler.
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Yazı için çok teşekkür ederim aradığımı buldum sağolun.
guzel site. Yakından takip ediyorum.
Elinize sağlık, güvenli sosyal paylaşım