Ortaçağ da Din ve Sanat
Ortaçağ sanatını anlatmak için ortaçağda henüz baskı tekniği bilinmediğini öğrenmek gerekiyor.Kutsal kitaplar rahipler tarafından el yazısıyla çoğaltılıyordu. İşte bu rahipler bazenbir kitabı çok süslü ve güzel bir şekilde yazabilmek için yıllarca uğraşıyorlardı. Bu yazıları kuzu ya da dana derisinden hazırlanmış tabakalar üzerine yazmaktaydılar.
Büyük Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Hristiyanlık bütün Avrupa’ya yayılmaya başladı. Her tarafta kiliseler ve büyük katedraller yükseliyordu. Rahipler ve papazlar kendileri için manastırlar yaptırdılar. Bu din adamları, birçok ülkelerden gelen insanlara din öğretimi yapıyorlardı. İşte bu manastır ve kiliselerde yepyeni bir sanat stili yavaş yavaş gelişmeye başladı. Din adamlarının yarattığı bu yeni sanat akımının ilk ve en güzel örneklerinden biri, din kitap-larının renkli ve süslü yazılarla yazılan kopyalarıydı.
Kağıt büyüklüğünde kesilmiş olan bu deriler üzerine, kuğu ve kaz gibi hayvanların kanatlarından kopardıkları kuş tüyünden kalemlerle ve yine kendilerinin yaptıkları özel bir mürekkeple yazı yazıyorlar, şekiller yapıyorlardı.
Sonra bu sayfalar, üzerlerine “altın ve gümüş süslemeler yapılmış deri kapaklarla ciltleniyordu. Yavaş yavaş yalnız kitaplara” değil, kiliselerin pencere camlarına da renkli ”resimler yapılmaya başlandı. Bugün de Hristiyan ülkelerin büyük kiliselerinde renkli camlarla yapılmış çok güzel resimler görmek mümkündür. .
Ortaçağda güzel sanatlar dinsel etkilerden kendisini kurtaramadı. Bu çağda mimarlık, güzel sanatlar arasında başta gelir. Mimarlıkta iki tarz esas tutuldu. Roman ve Gotik tarzı.
Ortaçağda , Roman tarzı binalarda kubbeler sağlam duvarlar üzerine oturtulmuştur. ıBu duvarlarda az pencere açılmış olduğundan binalar çok loş olmuştu. Ortaçağ Gotik tarzında ise bina hem büyüktü, hem de cephesi pek girintili ve çıkıntılıydı. Bu girinti ve çıkıntılar resim ve heykellerle süslenmiştir. Pencereler fazladır.
Ortaçağda Din ve Sanat
Büyük Roma lmparatorluğu yıkıldıktan sonra Hıristiyanlık bütün Avrupa’ya yayılmaya başladı. Her tarafta kiliseler ve büyük katedraller yükseliyordu. Rahipler ve papazlar kendileri için manastırlar yaptırdılar. Bu din adamları, birçok ülkelerden gelen insanlara din öğretimi yapıyorlardı.
İşte bu manastır ve kiliselerde yepyeni ”bir sanat stili yavaş yavaş gelişmeye başladı. Din adamlarının yarattığı bu yeni sanat akımının ilk ve en güzel örneklerinden biri, din kitaplarının renkli ve süslü yazılarla yazılan kopyalarıydı. O çağlarda henüz baskı tekniği bilinmediği için, kutsal kitaplar rahipler tarafından el yazısıyle çoğaltılıyordu. İşte bu rahipler bazen bir kitabı çok sülü ve güzel bir şekilde yazabilmek için yıllarca uğraşıyorlardı. Bu yazıları ‘kuzu ya da dana derisinden hazırlanmış tabakalar üzerine yazmaktaydılar. Kâğıt büyüklüğünde kesilmiş olan bu deriler üzerine, kuğu ve kaz gibi hayvanların kanatlarından kopardıkları kuş tüyünden kalemlerle ve yine kendilerinin yaptıkları özel bir mürekkeple yazı yazıyorlar, şekiller yapıyorlardı. Sonra bu sayfalar, üzerlerine altın ve gümüş süslemeler yapılmış deri kapaklarla ciltleniyordu.
Yavaş yavaş yalnız kitaplara değil, kiliselerin pencere camlarına da renkli resimler ,yapılmaya başlandı. Bugün de Hıristiyan ülkelerin büyük kiliselerinde renkli camlarla yapılmış çok güzel resimler görmek mümkündür. Ortaçağda güzel sanatlar dinsel etkilerden kendisini kurtaramadı. Bu çağda mimarlık, güzel sanatlar arasında başta gelir. Mimarlıkta iki tarz esas tutuldu. Roman ve Gotik tarzı.
Ortaçağda Mimari
Roman tarzı binalarda kubbeler sağlam duvarlar üzerine oturtulmuştur.
Bu duvarlarda az pencere açılmış olduğundan binalar çok loş olmuştu. Gotik tarzında bina hem büyüktü, hem de cephesi pek girintili çıkıntılıydı.
Bu girinti ve çıkıntılar resim ve heykellerle süslenmiştir. Pencereler fazladır.